Mafya:
Onu, Kadir baba bize süregelen durumdaki değişikliklerei her zamanki gibi kafasında ince eleyip sık dokuduğu belli olan ifadeyle acele etmeden planlayarak anlatırken Erol abiyle içeri girdiğinde gördüm ilk kez. Erol abi Kadir babanın lafını bölmemek için hemen Özgür'ü de çekerek kapının yanında durdu.
İçinde bulunduğum binadan çıkabilmek
için önce, şu an önümdeki kapının ardındaki 5 kişiyi temizlemem gerekiyordu.
Hardballer'ımın şarjörünü değiştip odaya dalacak, ve hepsini vuracaktım. Tek
çare bu gibiydi. Belki de onlar benim odaya girdiğimi idrak edemeden kapıya
ulaşabilir, böylece kan akıtmamış olurdum. İnsanın başkalarının ölümüne karar
vermesi çok zor bir seçimdi, ama görünürde bunu sadece ben düşünüyor gibiydim.
"Kendimi bir anda savaşın ortasında gibi hissettim, insanlar panik halinde bir o tarafa bir bu tarafa koşuyorlar ama çıkacak bir yer bulamadıkları için kaçamıyorlar, bazılarının ayakları takılıyor, düşüyor, ama herkes kendi canını kurtarabilmek için yeredekileri ezip geçiyorlardı. Her yanımda çığlıklar, kurşun sesleri, alarmın ötmesi, beyin zonklatacak seviyede bir ses vardı. Öleceğimi sandım."
Kadınlar tuhaf yaratıklardır. Ne zaman ne yapacaklarını bilemezsin. Onları çözmek ustalık, doğuştan bir yetenek gerektirir. Bu oyunda mantıklı düşünen kaybeder. Ya onlar gibi düşüneceksin, ya da hiç düşünmeyeceksin ve bir çeşit riske gireceksin. Ben şu an böyle bir kadın yüzünden bu yoldayım, tek başıma, bağlanamadığım o hayatımdan uzaklaşabilmek için, ve ondan.
Yürürken bir yandan düşünüyor; daha doğrusu düşünürken bir yandan da yürüyordu. Elinde sigarası, yanından akan insanları, kavga eden trafik kurbanlarını, hatta yanından geçen – normal şartlarda çok korktuğu – köpeği görmüyordu gözü. Onu düşünüyodu. Onunla nasıl tanıştığını aklında yeniden yaşıyordu. Yeniden yaşadıkça yüzündeki gülümseme biraz daha artıyor, sigarasından biraz daha duman çekiyordu.
Cool:
"Hey!" diyor Faik, sanırım dalmışım yine
Kadri abinin söylediklerini
düşünürken: "Ben aptal bi adam değilim Niyazi, senin gibi bi piçkurusu
bana borç
takamaz.. Seni değil tüm aileni temizlerim, benim için asla problem olmaz
biliyorsun... Pazar gecesine kadar zamanın var..."
Bana fiziksel olarak en çok acı veren şeylerin başında
sık sık çektiğim diş
ağrılarım gelir. Dişlerim her zaman sorunlu olmuştur, ama hayatımda şu son
birkaç yıla kadar hiçbir zaman dişçi korkusu yaşamadım. İlk dişçimle eski
evimizden bir komşumuz aracılığıyla tanışmıştım. Televizyondan aşina olduğumuz
genç ve karizmatik erkek dişçilerden değildi.
Dört Adet Göz:
Eve geldiğimde karşımda yine o
aynı dört adet göz bana bakıyordu. Akrabalarımdan pek sık görüşmediklerimizden
biri misafirliğe gelmiş ve o dört tane gözü de yanında getirmişti. İki kız
çocuğunun oluşturduğu barajı akrobatik hareketlerle zorlukla aşıp odama gidebilme
fırsatı bulabilmiştim. Elimi yıkayıp misafirimize merhaba demem gerekiyordu,
ve yine onları karşıma dikilip o anlamsız ifadeyle, o dört adet gözü bana
dikip bakacaklarını biliyordum.
Fantezi:
Sabah yine her zamanki gibi erkenden
kalkmıştım, ama nedenim herzamankinden çok farklıydı. Bu seferki sadece bir
alışkanlıktan ibaretti ve hoş bir duygu uyandırmamıştı bende. Kalkmamakta
direndim yatağımdan. Radyoyu açtım yattığım yerden, gözlerim kapalı. Radyoda
da bir şey yoktu. Dün işten kovulmuş olduğum bir gerçekti, bir
süre daha bu kötü duyguyu yaşayacağımı hissettim ve önüne geçemediğim bir
sıkıntıyla yataktan kalktım.
İş:
O, karanlık, ama bir iltifat gibi rahatlatıcı bara
girerken amacım sadece kendimle yalnız kalmaktan kaçmaktı. Kalabalık olduğundan,
o, hiç tanımadığımız insanların özel yaşantılarını gözlemleyip, kusurlar buldukça
kendimizi daha ii hissetmemizi sağlayan oyunu oynamak, biraz canlı müzik dinleyip
kendimizi oyalayabilmek için iyi bir mekandı.
Korku:
Genç bir çocuk, evine giden karanlık sokakta yürüyordu. Güzel bir gün geçirmişti arkadaşlarıyla. Kafasını iyi yapabilecek ölçüde içmişti. Arkadaşlarıyla birlikte olmayı severdi, hayatının büyük ve önemli bir parçasıydı onlar. 20 yaşlarındaydı. İlginç bir soğukkanlılık vardı kendisinde. Daha çok boşvermişlikten kaynaklanıyordu bu durum. En son neye korktuğu sorulsa muhtemelen yanıt vermekte zorlanırdı. Bu belki de biraz hafızasından kaynaklanıyordu. Ama şu bir gerçek ki, çoğu kişide olan ve normal karşılanan birtakım fobilere bile sahip değildi.
Öldüresiye Sevgi:
Yapmam gereken şey onların yanına gidip mümkün olduğunca doğal davranmaktı
ama yapamıyordum işte.. Kendimde o gücü bulamıyordum. Neden korktuğumu bilmiyordum,
sanırım bunu yapabilirdim ama her zamanki kendime güvensizliğim yine ağır
bastı lavaboda suyu yüzüme çarparken... Son zamanlarda sadece bunu düşünüyorum,
o çocuktan öldüresiye ettiğim nefret...
Otobüs Anılarım:
Geçen haftaki yazımda, geçirdiğim günlerden birini anlatmak istiyordum, ama anketörle geçen olayı anlatmak bayağı uzun sürdüğünden geri kalanını bu hafta yazmaya karar verdim. Öncelikle şunu söylemek isterim. Geçen haftaki yazıma bakıp "Senin hayatın da Championship olmuş be birader" diyen zihniyet birazdan cevabını alacaktır; bu da içimi son derece rahatlatan bir faktör olarak ön plana çıkıyor ve müthiş bir doyuma ulaşıyorum.
Pazarlamacı Anılarım:
Böyle bir yazıda çok da ciddi bir konu sıkıntısı çekmek alışageldik
birşey olduğundan, bi başlayalım hele gerisi gelir tarzı bir yazı olacak
bu haftaki... Dün başıma gelen ilginç bir olayla başlayalım mesela... Evde
tek başıma oturmuş Avcılar'a gitme zamanımı beklerken birden çalan zil benim
Championship'teki en kritik maçımın ortasında uyanıp, o şokla oyunu durdurmadan
kapıyı açmama neden oldu.
Pis İşler:
Artık yürümüyordum adeta, ben olduğum yerde duruyordum ve yanımdan dükkanlar, sokaklar ve yüzlerinde değişik ifadelerle insanlar yanımdan geçip gidiyordu... Yine gözlerinin altında beceriksizce saklamaya çalıştığı birer damla gözyaşıyla geçen kadına anlam veremeyerek "bu kadar güzel bacaklara sahip bir kadın neden mutsuz olur ki" şeklinde düşünürken artık iyice yaklaştığımı hissediyordum...
Sol Kanattan Kontraatak
Sol kanattan hızla ilerliyordum, önümde sadece bir savunma oyuncusu vardı. Onu geçersem kale çizgisine kadar önüm bomboştu. Defans oyuncusunun can havliyle nereye müdahele edeceğini sezdim ve topu sağ ayağımla ters tarafa atıp deparıma devam ettim. Bir anda kafamı kaldırdım, orta tam istediğim gibi gitti. Ahmet abi kafayla hemen forvetimiz Semih'e çıkardı pasını. Bu önemli maçta son anlarda öne geçmiştik.